Benim hikayem Selanikli ve Karadenizli iki ailenin gençlerinin İstanbul’da buluşmasıyla başlıyor…
Mülkiyeli babam, ada kızı anneme 24 Şubat 1967′de Nişantası’nda rastlar rastlamaz vuruluyor. Büyükada; aşklarına gizli gizli de olsa bütün yaz dekor oluyor…
İstanbul’daki nikah 9 ay 10 gün sonra meyvesini veriyor. Annem ağabeyim Kaan’ı, fırtınalı bir gecede, Ada’nın efsanevi balıkçısı Horoz Reis’in teknesiyle Kartal’a yetiştirildiği zorlu bir serüven sonrasında doğuruyor. Benim Büyükada’yla buluşmam daha sakin ama doğduğumdan beri her yaz adadayım, tıpkı annem gibi bir ada kızıyım. Burası İstanbul’un binlerce yıldır en önemli rengi olan kültürel mozaiğini bir nebze de olsa günümüzde bile koruyabilmiş eşsiz güzellikte bir belde…
Doğal güzelliğinin ötesinde, tüm ailem için, Büyükada, dedem Sabahattin Bilgütay’ın eski bir Rum evi olan köşkünde birlikte geçirilen mutlu yazlar, özenle kurulan sofralar, dostlarla zenginleşen bahçe ve balkon sohbetleri, fayton sefaları, deniz kokusu ve aslında galiba sevmek ve sevilmek demek…
1900′lü yılların başından beri İstanbul’u kendine mesken edinmiş ailemin her bir bireyinin, hem imparatorluklara başkentlik yapmış bu sihirli şehrin hem de beş nesildir kendini ait hissettiği Büyükada’nın sosyal yaşantısından derinden etkilendiğini söylesem yanlış olmaz.
Biz sanırım kendimizi en iyi soframızla ifade eden bir aileyiz. Çocukluk hatıralarımın en canlı olanları dedemin baş olduğu sofralarda geçiyor. Lezzet bir yana, aile olma duygusu, saygı, anlayış, paylaşma, acı tatlı anılar unutulur şeyler değil…
O günlerden bugüne adeta dedemin bir vasiyetiymiş gibi nerede olursak olalım “Ada’lı” sofralar kurmaya devam ediyoruz. Dil, din ve ırk ayrımını yapılmaksızın herkesin kendini mutlu, hür ve ait hissettiği Büyükada gibi, biz de sofralarımızı iyi niyetli olan tüm dostlara, tüm sevdiklerimize açıyoruz. Ülkemizin topraklarında iz bırakmış hiçbir lezzeti biribirinden ayırmaksızın soframızın aile sevgisinin, iyiliğin, sağduyunun ve birlikteliğin sembolü olmasını istiyoruz… Yeni nesillere örnek olmayı diliyoruz…
Yine çok güzel yazmışsın, eline sağlık!
Elvancım ortak duygulara sahip arkadaşlarım en büyük zenginliğim..
Gerçekten örnek ve güzel bir ailesiniz.Ben paylaßimlarınizda kendi çocuklugumu ve ailemi yaşıyorum.Duygulanıyorum. İyıkı varsınız.Sevgiler…
Tam da dedigin gibi oluyor Selincim, o sofralarin misafiri olan bizler de -mutluluk- dolu ayriliyoruz her zaman o guzel -Ada- sofranizdan !
Şebnemcim ne mutlu bize:)
Selin hanım, merhaba!Ben sizi bugün okudum, ve seyerttim.Paskalya çöregi tarifi ariyordum,Sizi ve Tamara hanımı seyrettim.Muhteşemdiniz! Ben MARDIN’liyim. Bizde Istanbul’dan Isveç’e taşındık! Sizi hep takip edeceğim. Sevgilerimle! Leyla