Kızım Ece; geçtiğimiz Ocak ayında; bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında okulunun organize ettiği bir yolculukla Nepal’e gitti. Çin’in hemen yanında 29 milyon nüfuslu, dünyanın belki de en az gelişmiş ülkesine gidişi ve 2 hafta sonra dönüşü tam bir film gibiydi.
Ece elinde Nepal gezisi için izin kağıdıyla düşünecek çok şey vardı. Günümüzde çocuklarımız çok korunaklı büyüyor, bu seyahat hiç süphesiz bir fırsat… Bambaşka bir kültürün içinde, uyku tulumlarıyla, kara ikliminin dondurucu soğuğunda, sıcacık evlerinden binlerce kilometre uzakta, güvenli alanlarının tamamen dışında iki hafta geçirecekler.
“Gitmelisin” Ece diyorum ama ne yalan söyleyeyim korkuyorum. Ethem her zaman daha mantıklı. Şahane sorular sorarak doğruyu buldurmaya çalışıyor. “Ece gerçekten istiyor mu?” bunu öğrenmeliyiz. Neredeyse bir ay suskun geçiyor. Ama tam karar verme aşamasında anneanneyle dede duruma dahil oluyor!
“Nasıl yollarsınız torunumu Nepal’e?” Babamın mantığı söz konusu Ece olunca tek yönlü ve tamamen korumacı çalışıyor. Ben sağlam durmaya çalışıyorum, babam bana küsüyor, annem daha demokrat ama belli ki içi hiç huzurlu değil!
Oysa ki Ece Nepal’e gidiyor. Milyonlarca gezginin Himalayalar’la bezenmiş bu coğrafyada huzur bulmaya gittiği ülkeye gidiyor.
Bunu bilmek “Bitlenir mi?”, “Hasta mı olur?”, “Aç mı kalır?”, “İç uçuşun uçağı güvenli mi?” gibi soruları bitirmiyor.
Tüm bu gelgitlerle 2 hafta geçiyor. Ve dönüş günü babamın elinde beyaz papatyalarla tüm aile havaalanına gidiyoruz. Torunu dönüyor ya, hepimizle sulh içinde!
Nepal projesinin kahramanları birer birer çıkıyor. Hepsini süzülmüş görüyorum ama tebessümleri çelik gibi yüzlerinde. O gururlu ifade hiç silinmeyecek gibi duruyor!
“Ece hadi anlat” diyoruz… Anlatıyor anlatabildiğini ama belli ki daha derini gözlerinde, beyninde ve kalbinde… Hayat boyu hiç unutamayacağı bir yolculuğun aslında bambaşka yolculuklara vesile olacağının bilincinde. Uzağında ve yakınında ihtiyaçları onunkine hiç benzemeyenlerin, beklentisiz, salt bir sevgiyle yaşayabilenlerin izlerini artık daha derinde taşıdığı besbelli.
Tek öğrenen o değil pek tabii. Bendeniz de çocuk yetiştirirken her yürek kabarmasının bir geri dönüşü olduğunu daha iyi anladım desem yanlış olmaz. Biti sorarsanız, Ece “Aman anne, lavanta yağı sürdük, hiç birimiz bitlenmedik” dedi. “Bitlenseydik de temizlenirdik ne olacak kazandığımız tecrübenin yanında” diye de devam etti. Yemeğe gelince, itiraf edeyim; “Ece’nin Nepal yemeğini özleyip aklına getirdiği anlar oluyor!”
Son sözüm de şu olabilir; Ece’den öğrendiğim kadarıyla, Nepal’in geleceği hiç şüphe yok ki çocuklar; tıpkı hiç kimse onları zorlamasa da bambaşka bir kültüre, ihtiyacı olanlara el vermeye giden, risk alan Türk gençlerinin bu ülkenin gerçek geleceği olduğu gibi…
Ece’nin Nepal seyahatinin videosu size benim yazdıklarımdan daha iyi fikir verebilir, önümüzdeki hafta sizlerle o videoyu paylaşacağım. Şimdi sırada Urfa var. Ece’den öğrenmeye devam edeceğiz…
Videoyu izlemek için Büyükada Sofraları / Selin Kutucular isimli Facebook sayfamızı ziyaret edebilirsiniz:
Bravo Ece’ye ,günümüzde nekadar hazira konan,vara yoğa idrak edemeyen sorumsuz gençler zetişiyor diye endişelensekte hala Ece gibi gençleri görmek çok gurur ve umut verici ve tabiiki sizler gibi bilinçli aileler olduğu sürece Selin Hanım. Videosunu da merakla bekliyoruz. Sevgiler…
Ececim, aferim sana… Bu seyahatinin sana öğrettiğini kitaplardan öğrenemezsin–çünkü sana özel tecrübeler ve çok kıymetli..
Anneciğini ve de sevgili babanı da çok kutluyorum seni dünyanın bir ucuna yolladıkları için– vizyonunun genişlemesine, özgüvenin artmasına katkıda bulundukları için…
Bu daha başlangıç, umarım arkası gelir..!
Mine Erman
bu n e allahaşkına gözünde güneş gözlüğü elinde iphone kendi kendini çekmiş hayallahım tatlısu yardımseverei