Bu yıl altıncısı düzenlenen Alaçatı Ot Festivali dönüşünde mutfağa girdiğimde kendimi eşim için hazırladığım peynir tabağının yanına karabaşotu koyarken buldum. İlk defa gördüğüm karabaşın damar açıcı özelliği varmış. Reçeli ota dair yapılan en son yeniliklerden. Ama her şeyden önce çok çok güzel bir ot. Morun en güzel tonuna sahip. Hoş geldi mutfağıma.
Yoğun ve yağmurlu geçen iki gün sonrası tanıdığım ve tanımadığım Ege otlarıyla eve dönmek keyifli. Onları aile üyelerimle tanıştırmak heyecanlı olacak.
Festivale Turkmaxgurme’nin organizasyonuyla gittim. Evlerimize konuk olan şeflerle tanışma fırsatı buldum. Her biri bir lezzet emekçisi…Türk Mutfağı’nın doğru ellerde olduğuna dair inancım kuvvetlendi. Yöresel lezzetlere, toprağımızın nimetlerine saygı ve özenin arttığını görüyorum.
Festivaller bölgesel farklılıklar gösteren mutfağımızın değişik renkleriyle dikkat çekmesi için çok önemli. Bu tip girişimler mutlaka desteklenmeli. Ama esas olan daha geniş kitlelere ulaşılması. Kendini Türk mutfağına yakın hisseden hissetmeyen başka ülke şeflerini ve lezzet avcılarını bu tip festivallere çekebilmeli, merak uyandırabilmeliyiz.
Mesela; Beğendik Abi’deki öğlen yemeği ne güzeldi. Gerçekten de tattığım her lezzette Handan Hanım’ın mutfağını merak ettim.
Sonra yeni denemeler vardı bazı restoranlarda. Otlu pizza, otlu risotto…Lezizdi. İnsanı teşvik ediyordu.
Haydi biraz cesaret…Yeni lezzetler…Yeni sunumlar…Ama mutlaka eski samimiyet ve misafirperverlik…Ve binlerce yıldır bu topraklara hakim olan tolerans…
Tüm bunları hatırlattığı ve ümit verdiği için Alaçatı Ot Festivali’ne içten teşekkürler. Ege bambaşka…Medeni ve güzel…
No comments yet.