Dün bir CD dinledim bakın nasıl büyülü bir Büyükada’da yolcuğuna çıktım… Mihmandarım yine bir Büyükada aşığı olan Renan Koen’di… Hikayeyi kısaca anlatayım.
Renan Koen’in “Kayıp İzler Gizli Anılar” isimli CD’si değerli bir bestecinin 1492 yılında İspanya’da başlayıp İstanbul’da biten aile geçmişini, hasret ve özlemle geçen yılları, sabır ve inancın gücüyle yaşanan sürpriz kavuşmaları tılsımlı tınılarla anlatıyor bize… Renan hem kompozisyonlarıyla, hem piyanosuyla, hem de sesiyle dinleyini adeta kendi iç yolcuğuna arkadaş ediyor… Her ezgide şahsen ben daha çok kadın sezisi hissettim… Hayat sanki kadın eli değince devinimini tamamlıyor, yerli yerine oturuyor… Bu duygularla dinledim sevgili Renan’ın eşsiz yorumunu.
Sonra kendi çocukluğuma gittim. Büyükada’daki orgumuzu hatırladım… Körükle çalışan bu orgu nasıl da büyük bir çabayla çalmaya çalışırdım. Dedeciğim ben yorulmayayım diye körüğe basmakta bana yardım etmeye çalışırdı… Sanki aramızda bir oyundu bu… Orgun sesi duyuldukça Büyükada’daki evimizin hikayesi hiç bitmeyecekti…
Renan’ın da hiç bitmeyen, mutlu hikayesi bana bu orgun yüzyıllar önce kimler tarafından çalındığını sorgulattı… Keşke orgun gerçek sahipleri yine ona ses verebilse diye düşündürttü… Keşke her hikaye mutlu kavuşmalarla bitse… Müzik hiç bitmese…
Sanat sahip çıkıldığında çok müthiş bir güç ve köklerimiz arasında çok değerli bir bağ. Renan Koen bunu bize bir kez daha Ladino dilinde seslendirdiği parçalarla hatırlatıyor. Ve galiba şunun da altını çiziyor, kaybolmasından korktuğumuz tüm değerleri korumanın en etkili yolu şüphesiz ki sanattır.
Renan hocam daha dinlemedim ama eminim çok güzel olmuş tur.şimdiden tebrik ederim.