Babam geçen hafta 60 yıl sonra doğduğu kasabayı ziyaret etti. Fotoğrafta onun doğup büyüdüğü Bafra’daki evin bugünkü halini görüyorsunuz. Babamın eski bir Rum evi olan bu taş bina ile vedalaşması eğitim için İstanbul’a gittiği yıl olmuş. Sonradan ev birkaç kez el değiştirmiş. Babam hazırlıklı gitti Bafra’ya… Evin durumunu duymuştu. Döndüğünde gözlerinde yine de bir ümit gördüm desem yalan olmaz. En azından çocukluk anılarının saklı olduğu bu ev yıkılıp yerine beton bir bina yapılmamıştı. Kimbilir belki bir gün…
Babamla bunları konuştukça aklıma Büyükada’daki harabe halinde, küs duran evler geldi. Babam şüphesiz güzel hayallerle gitmiş İstanbul’a. Ya Büyükada’dan gidenler…
Gözleri yaşlı evlerini bırakıp giden çoğu Rum vatandaş acaba bir gün o evleri görmeye gelseler, babam gibi hazırlıklı olabilirler mi? Ya da hiçbir zaman bir daha gerçek yuvalarını bulamamış olmanın acı gerçeğiyle tekrar sarsılırlar mı?
Dileğim o evlerin sahipleri buralarda olmasa da bakılması, pırıl pırıl olması… Tüm çeşitliliğiyle toplumsal huzurun yaşandığı o eski yıllara hürmeten bunu yapmaya değmez mi? Anılara sahip çıkmak ülkemize özlediğimiz sağduyuyu getirmez mi?
No comments yet.