Annem ve babam Bodrum’a gitti, Büyükada balıkları bana kaldı!
Büyükada’da çoğunlukla sabah saatlerinde büyük plastik leğenlerin içinde ve yolun neredeyse orta yerinde, o gün yakalanmış taze ada balıkları satılır. Çok olmasa da bazen her balıkçıyı özendirecek büyüklükte balıklar olur bu leğenlerde. Babam çarşıya daha yakın olma ve erken kalkma avantajını kullanır ve bu balıkları çoğunlukla kimselere bırakmaz, balıkları satan balıkçılar da bizim aileden ondan başka birini pek tanımaz.
Annem, babam ve Ece’yi Bodrum’a uğurladığım o gün, denizden yana şanslı bendim. İki tane kocaman kırlangıç bana göz kırpıyordu. WhatsApp’tan fotoğraflarını hemen bizim aile grubuna yolladım ve altına da notumu iliştirdim: “Kaçırdınız!!!”
Balıkçıya keyifle tarif ediyorum, sanki bir andan pişiriyorum. Her şey iyi hoş da sıra ödemeye gelince, bir anda farkediyorum ki nakit param yok, leğenden satın aldığınız balık da kredi kartıyla ödenmez ki!
Utana sıkıla “Ben bir bankaya gidiyorum diyorum” ve bankamatiğin en yakın bankamatiğe yani Kartal’a gitmemi öneren “para bitti” ikazıyla karşı karşıya kalıyorum.
Kırlangıçları temizlettim de almamak olmaz, derhal balıkçıya geri dönüyorum. Durumu anlatmaya çalışırken, karşı köşedeki Pelikan balıkçısının sahibi yanımıza geliyor. “Ben ablaya kefilim” diyor, Kırlangıçları satan balıkçıyı da “Güven abinin kızı” diye ikaz ediyor.
Güzel ve adalı duygularla kırlangıcımı alıp, esnafın ve müşteri olarak bizlerin duyarlı ve biribirine toleranslı davranışlarının ne denli önemli olduğunu düşünüyorum.
İyi ki varsın Büyükada, iyi ki varsın samimi çarşımız!
No comments yet.