Annemin iyilik formüllerini okuduğunuzda, içinde gerçekten de bir Florance Nightengale olduğunu hissedeceksiniz…
Selinciğim, hastalıkların tam da mevsimi… Evde iki hastam var; miniannen ve Gülşan, ikisi de üşütmüşler. Hem de fena halde. Göğüslerine inmiş-böyle de tabirlerimiz var. Karda kışta kalmışlar sanki.
Böyle durumlarda, büyüklere ayrı, çocuklara ayrı formüllerimiz var. Pek tabii yeri geldiğinde hemen doktorlara danışılmalı ama dikkat ediyorum çok şükür artık doktorlar da hemen antibiyotiğe, türlü ilaçlara başvurmuyorlar. Hoş bu gibi durumlarda ilaç içsen 7 gün, dinlensen 7 gün derler ama ne yazık ki çoğu kez dinlenmeye fırsat olmuyor.
Çocukları çok iyi takip etmek lazım. Öksürük olduğu zaman gece yatarken ayaklarının altlarına viks sürüp çorap giydirmek çoğu zaman onları rahatlatır. Hatta bu formülü büyüklere de uygulayabilirsiniz. Ateş çoksa eklem yerlerine, kasıklara, bileklere, alına bez ile sirkeli su koymak ateşi kontrol etmenizi sağlayabilir. Sirke kokusunu sevmezlerse, sadece soğuk su ile de kompres yapabilirsiniz. Yine öksürük için, biz küçükken annemiz sırtımıza kafes şeklinde tentirdiyot sürerdi ama iyot alerjisi olan bir çocuğa veya büyüğe bunu yapmak çok tehlikeli olabilir. Onun yerine özellikle çocuklar için teflon tavaya bir çorba kaşığı kahve koyun, dumanı tütmeye başladığında el büyüklüğünde bir pamuğu tüten dumanda ısıtın. Uykudan önce çocukların sırtına, fanilalarının altına koyun. Bebekler sıcak, yumuşak, güzel bir duygu ile rahat bir sekilde uyuyacaklardır.
Boğaz ağrısı için bir çay bardağına bir tatlı kaşığı sirke ile gargara yapmak iyi gelir. Büyükler yine bir çay bardağının yarısına su ve bir aspirin koyup eriterek gargara yapabilir. Babanın küçükken boğazları iltihaplanırmış. Babaannen bir tülbentin ortasına pamuk yerleştirirmiş, pamuğu kolonya ile ıslatır, üzerine karabiber serper babanın boğazını yatarken bu tülbentle sararmış. Sabaha hiçbirşeyi kalmazmış. Ben de babana evliliğimizin ilk yıllarında bu formülü uyguladım. Çok şükür babanın boğazı yıllardır ağrımıyor. Yine boğaz için mucizevi bir formül daha var. Yarım bardak suya, yarım limon suyu ve 1 çay kaşığı karbonat koyup gargara yapmak. Bu da çok işe yarıyor.
Bir de geleneksel şifalı sıcak içeceklerimiz var. Örneğin salep, hazırları da var, çok da kolay yapılıyor ama esası aktarlardan toz olarak alnmalı. Kaynayan sütün içine istenirse şeker konur ve bir fincana bir tatlı kaşığı salep olacak şekilde çok yavaş yavaş dökülerek ve mutlaka karıştırılarak pişirilir. Koyulaşınca fincana konur ve üzerine bol tarçın serpilir. Üst solunum yollarına çok iyi gelir. Ama pişirirken topak olmaması için dikkatli karıştırmak lazım. Hazır olanın bile faydalı olduğunu düşünüyorum.
Gelelim ıhlamura… Bir mucize bence ama bu tip yaprakları da çok özenli demlemek lazım yoksa faydası olmaz. Kaynayan suya bir fincana bir tutam kadar atılır 10dakika ağzı kapalı olarak demlendirilir. Adaçayı da kaynayan suda, bir fincana bir dal olacak şekilde bir iki kere çevrilerek demlendirilir. Daha sonra süzülerek içilir. Melisa yaprağı hazım için, uyku için birebirdir. Kaynayan suda 10 dak ağzı kapalı demlendirilerek içilir. Tüm bunlar sadece önlem almak için yapılan zararsız şifalar. Tabii ki lüzumlu hallerde doktorsuz olmaz.
Bir de sevgili Ayhan ablamdan öğrendiğim bir şifa yağı var; susam yağı… Ama öyle olur olmaz yerlerden almamak şartı ile. Ya iyi bildiğiniz aktardan veya yolunuz düşerse Eminönü’nden alabilirsiniz. Tüm ağrılarınız için şifa. Ben artık bir yerimi çarptığımda, her hangi ağrıyan bir yerime, romatizmal ağrılarıma, banyodan evvel de saçlarıma sürüyorum. Ama bir de üşenmeyip benmaride ısıtıp da sürerseniz çok daha etkili oluyor. Siz de benim gibi her defasında Ayhan ablaya dua edersiniz.
Aslında her derde deva tabiatta var ama bilinçli kullanıldığı sürece. Eskiden anneannem düştüğümüzde hiç kullanılmamış bir kalıp sabunu rendeler, yumurtanın akı ile karıştırır, yine hiç kullanılmamış uzun bir Amerikan bezine bu karışımı surer, burktuğumuz ayak bileğimize sarardı. Bir gece öyle yatar, ertesi sabah ağrısız, şişsiz kalkardık. Ama ne tuhaf ki torunlarımın bu tip düşmelerinde ben doğru doktorda aldım soluğu. İnsan çok inandığı bir formül de olsa torunlar için doktor yardımı almadan içine sinmiyor.
Bu arada unutmadan, çoğunluğun bildiği birşeydir ama mide bulantısına nane limonu unutmayalım. Yarım limonu kabuğuyla beraber bir su büyük fincan su ile kaynatın. 1 tatlı kaşığı naneyi atın, bir iki taşım daha kaynatın ve ocaktan alın. Ağzı kapalı olarak 5-10 dakika demlendirdikten sonra süzerek için.
Selinciğim babamın bir müvekkili vardı; Dr Blogay, Bulgar kökenli çok kibar bir beyefendiydi. Sanırım hayatta değildir. Bir gün mide ağrısından kıvranıyorum, “sana bir tarif vereceğim bana dua deceksin” demişti. Belki 50 sene oldu. 1 kahve fincanı pirinci yıkamadan bol suda haşlayacaksın. Öyle haşlanacak ki pirinci şişecek, suyunu çekecek, lapa olacak, tel süzgeçten geçireceksin. Acç karnına bu suyu içeceksin. Bir haftada birşeyin kalmayacak. Gerçekten denedim ve inan yıllardır o acıyı bir daha yaşamadım. Çiğ patatesi rendeleyip suyunu sıkarak içmek de aynı mide hassasiyeti olanlar için çok faydalıdır. Bunu da biliyorum. Rahmetli Zeynep yengem söylerdi.
Karaciger için de enginar. Anneannem mevsiminde yemeseniz de tarlasından geçin derdi. Ben babana her enginar mevsimi kür halinde, 15gün en az, sabah kahvaltısında yediririm. Her türlüsü olabilir. En önemli kısmı yaprakları. Ben bildiğimiz zeytinyağlısını yapıyorum. Aslında yaprakları ile haşlamak lazım. Özellikle yapraklarının dip kısmındakı o minicik enginar parçasının her derde deva olduğu söylenir.
Gelelim saçlara… Ben yıllarca uyguladım. Özcan Uluyol’un dünya tatlısı eşi, Fatma hanımın tarifi. 1 fincan sızma zeytinyağı, 1 fincan konyak ve 1 yumurta sarısı karıştırılacak ve saç diplerine masaj yaparak sürülecek, saç iyice sarılacak, geceden sabaha kadar sarılı tutulursa harika olur. Ama güzel bir kokusu yok doğrusu. Onun için evde olduğum günlerde sabahtan yapıp öğleden sonra yıkardım. Fincanların boyu Türk kahvesi ölçüsü. Ama yıllar geçtikçe ben kendime tembel oldum. Fırsat bulup yapamıyorum. Ama Fatma hanımın “Avuç içinden kıl çıkartır” lafı hala kulağımda. Böylelikle eski dostları anmış oldum.
Bütün bunlar kulakta kalınası hoş şeyler. Hiç kimse hasta olmasın. Yüreği güzel, her zaman pozitif düşünen insanların enerjileri birleşince, hastalıkları düşünce gücüyle de yeneceklerdir, buna yürekten inanıyorum.
Ben dünden beri soğuk algınlığı için evdeki hastalarıma aşağıdaki formülü uyguluyorum:
Bir tencereye bir elmayı iyice yıkadıktan sonra kabuk ve çekirdekleri ile bölerek koyun, içine yarım limon kabuğu ile birlikte, bir adet çubuk tarçın, bir parça zencefil, beş altı tane karanfil ekleyin. Üzerine çıkacak kadar su koyun. Elmalar yumuşayıncaya kadar kaynatıp süzün. Ilık ılık için. İsterseniz içtiğiniz fincanın dibine bir kaşık da bal koyabilirsiniz. Ama balı kaynatmayın.
Bayıldım bu bilgilere, apartman hayatının unutturup götürdüğü püf noktaları benim için altın kıymetinde, ellerinize sağlık
Anneniz çok güzel yazmış…paylaşımları için kendisine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyor ve hepinize sağlıklı günler diliyorum…
Hepsi harika şeyler .Çok tşkler
Her an elinizin altında olan doğal şeylerle tedavi .Zaren hiç ilaç kullanmayı sevmem Süperr
Çok beğendim yazdıklarınızı facebook sayfanız var mı?