Selinciğim; bu defa sorunun cevabını hemen vereceğim, sonra açıklama yapacağım. Evet; gerçekten saniyesini bilmem ama her zaman, her konuda kendime bir zaman tanırım. Bunun çok sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Hele konu çocuk olunca daha özenli, daha dikkatli düşünürüm.
Ben yine kendi avantajımdan bahsedeceğim. Çalışmayan bir anne olduğum için, bu gibi konuları halletmem hiç de zor olmadı. Sizleri baban gelene kadar olabildiğince serbest bırakırdım. Baban; “Geliyorum birazdan” diye aradığında herşeyi toplar, dağınıklık bırakmazdım. Abartmayayım ama belki de o dağınıklılığı hiç görmemiştir. Suyla oynamaya bayılırdınız. Salonun ortasına su dolu leğen koyduğumu bile hatırlarım. Evde eşyadan çok oyun alanı bırakırdım. Genelde salonda oynamanıza izin verirdim. Siz iki kardeş, Muti ve Esra ile aslında dört kardeş, çok güzel oynardınız. Hatta işinize gelmeyen bir durum olsa grev pankartları açardınız. Ne güzel yıllardı. Sonra okul yılları başladı. Dersler, aynı zamanda konservatuvar, senin zamanından, çocukluk yıllarından hep aldığımı hissettirirdi bana. Daha sonra ortaokul, lise, üniversite… Hiç boşa geçmemiş zamanlar… Kıyamazdım. Bir de sana odanı topla demek haksızlık olur gibi gelirdi bana. Ama bu dönemde de bazı kuralları tabii ki koyardım. En titizlendiğim konu kirliyle temizi bir arada görmekti. Onu siz ayırdıktan sonra gerisi kolaydı. Yine babana bunları hiçbir zaman yansıtmazdım. Babanın da mutfak konusunda hassasiyeti vardı. Çocuklar mutfağa girmez kuralı. Bu konuda çok katıydı. Ben sana neredeyse evlenene kadar ocak dahi açtırmadım desem yalan olmaz. Şimdi o kadar şaşırıyorum ki mutfak merakına. Demek ki sana iyi bir rol model olmuşum.
Ben de okudum, bana sorduğun soruya neden olan Cumhuriyet gazetesindeki o yazıyı. Çocuklarla ilişkilerde dengeyi kurmak çok önemli, çocuklara emir kipini yerinde kullanmak lazım. Aşırı yasaklama ya da aşırı serbestlik, ikisi de sağlıklı olmaz. Annelerin rolü ayrı, babaların ayrı. Özellikle anneler, ömür boyu öğretir, eğitir. Bunun yaşı yoktur. Biliyorsun hala sana faydalı olabilmek için çırpınırım. Bence özellikle ergenlik yaşında babalara hissettirmeden bu görevleri annelerin yapması en doğrusu. Torunlarıma kıyamam. Görüyorum onların da bir saniyeleri yok. Benim demek istediğim, tabii ki çocuklara sınırlar koyulmalı, kurallar konulmalı, tadında özgür bırakmalı ama uzaktan kumanda her zaman sizin elinizde olmalı.
Sen bana bugün, “İyi ki de böyle yapmışsın anne” diyorsan daha ne isterim. Özellikle bu konuda babalara karşı çocukları korumaya almanın tek çaresi, hissettirmeden bazı işleri annelerin yüklenmesi. Babaların sesinin yükselmesi çocukları daha çok etkiler. Üstelik babaların çoğu kez 60 sn bekledikten sonra tepki verecek sabırları da yoktur. Doğru model olmak, dengeyi kurmak çok önemli. İleride çocuklar da görerek doğrusunu yapacaklardır inanıyorum. Üstelik sizler onları her anlamda destekledikçe onlar sizlerden daha da iyisini yapacaklar ve işte ancak o zaman bizlere olan ana babalık borcunuzu ödemiş olacaksınız. Yani anlayacağın varsın odalarını dağıtsınlar. Düzenlerini bozmadan sizler de ara sıra toplayın. Hiçbirşey kaybetmezsiniz… Kazanırsınız… Mutlu çocuklar yetiştirirsiniz…
Zübeyde Hanım’ım sözlerini her okuduğumda birşeyler öğreniyorum. Bu yazınızı da okuyunca çok mutlu oldum. Annemin bir sözü vardır “evin dağılsın kirlensin eşinden çocuklarından esirgeme su ve sabunun çıkartmayacağı birşey olmaz” Hiç birşeyi umursamıyorum. Herşey birşekilde düzene giriyor ancak onlara yaşattığımız mutluluğun değeri ölçülemiyor. Desteğimiz sürmeli ki zorlu başarı yollarında onlar da dinlenebilsinler. Sonsuz sevgilerimle,